Oda Başkanımızın TEB 44.Dönem I.Bölgelerarası Toplantıda Diyarbakır kürsü konuşması

Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyetinin Değerli Başkanı ve üyeleri,
Türk Eczacıları Birliği Denetleme Kurulunun Değerli Başkanı ve üyeleri,
Türk Eczacıları Birliği Haysiyet Kurulunun Değerli üyeleri,
Diyarbakır Eczacı Odamızın değerli Başkanı ve yöneticileri,
Eczacı Odalarımızın kıymetli Başkanları ve yöneticileri,
Çok değerli meslektaşlarım, hepinizi şahsım ve Hatay Eczacı Odası adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli meslektaşlarım;
Böylesi tarihi, kadim bir kentte olduğum için kendimi hem şanslı, hem de mutlu hissediyorum. 
Ben ruhu olan şehirleri ,mistik, kozmopolit, derin tarihi olan şehirleri seviyorum. Antakya gibi, İstanbul gibi, Mardin gibi, ve işte şu an bulunduğumuz Diyarbakır gibi. Bir şehrin ruhu varsa, keyif vardır orada, insanında renk vardır. İşte böyle renkli bir şehirde Eczacılığa vereceğimiz katkının ümidini taşıyorum. 

Çok değil , geçtiğimiz sene 06.02.2023 günü Hatay büyük bir deprem felaketi yaşadı. Bu deprem felaketi 11 ili etkiledi, on binlerce canımızı kaybettik. Bölgede 44, Hatay’da 19 Eczacı vefat etti. Vefat eden meslektaşlarımızdan biri de Adıyaman Eczacı Odası Başkanımız Ecz.Kemal Taş’tı. Çok sayıda Eczane teknisyeni arkadaşımız da yaşama veda etti. Hayatını kaybedenleri bir kez daha buradan anmak istiyorum. Allah’tan rahmet diliyorum. Hepsinin mekanı cennet olsun. 

Değerli meslektaşlarım;
Depremin üzerinden yaklaşık 16 ay geçti.
Deprem öncesi 840 üye, 608 Eczane ile Hatay Eczacı Odası varlığını sürdürürken, şu an 788 üye ve 536 faal Eczane ile bölgede sağlık hizmetini devam ettirmekteyiz. Bu faal Eczanelerin 135 adeti halen konteynerden hizmet vermekte. Yani Hatay’ın 1/4 ü konteyner Eczane. Konteyner Eczaneden hizmet vermenin zorluklarını sizlere hatırlatmak istiyorum. Depremle beraber şehrin üst yapısı komple yıkılmışken, alt yapıyı tahayyül etmenizi rica edeceğim. Elektrik, su ve internet alt yapısının ne kadar sağlıklı çalışabileceğini düşünün. Hatay’da yazın 50 ‘C ye yaklaşan sıcaklarda sıkça kesilen elektrik ile jeneratörlerin yetersiz kaldığı, taşıma sularla konteyner Eczanelerin tanklarına su aktarıldığını, internetin sağlıklı çalışmadığı şehrimizde statik IP uygulamasının ne denli hayata geçebileceğini bir düşünün. 

Hayatını kaybedenleri rahmetle anıyoruz, ancak bundan sonra hayata tutunmaya çalışanlara değinmek istiyorum. Hayata tutunmaya çalışan meslektaşlarımdan izin alarak sizlere bazı örnekler aktarmaya, onların hayatlarında ki son durumları sizlere arz etmeye çalışacağım. Çünkü bölgemizde halen inanılmaz zorluklar, hayat mücadeleleri devam ediyor. Bu örnekleri sizlere aktarırken amacım demagoji yapmak değil, olayları dramatize edip kendimizi acındırmak ta değil, sadece gerçekleri sizlere aktarmak ve hep beraber çözüm üretebilmek için bunları buradan, kürsüden sizlere duyurmak istiyorum. Bakınız bir meslektaşımız var, henüz 25 yaşında, binbir zorlukla okuduğunu, Eczanesini depremden hemen önce zorlukla açtığını biliyorum. Bu meslektaşımın evi depremde yıkılıyor, anne ve babasını kaybediyor, kendisi sağ kurtuluyor, ama maalesef ne büyük acı ki bir bacağını kaybediyor. Bacağı ampute oldu, kendisine protez uygulandı. Birazdan size sunacağım videonun en sonunda sevgili Mert’i izleyeceksiniz. 
Başka bir meslektaşımdan örnek vereceğim, üç yıllık bir meslektaşımız. Şu an dördüncü Eczanesini açmaya çalışıyor.  Depremden yirmi gün kadar önce binbir zorlukla aldığı ruhsat devri ile,milyonlar harcayarak Eczanesini açmış, ve depremde Eczanesi yağmaya uğramış olan bir meslektaşımızdan bahsediyorum. Ve deprem sonrası bir noktada konteyner ile Eczanesini açıp, işlerini yoluna koyamayıp, başka bir lokasyona Eczanesini taşımaya çalışan bir meslektaşımı anlatıyorum sizlere.
Başka bir örnek daha verecek olursam, yine genç bir meslektaşım depremle Eczanesi tamamen yıkılıp pres haline dönüşmüş, konteynerde yaşamını sürdürmeye çalışırken, Eczanesini konuşlandırdığı hastane karşısında, hastanenin kapanması sonucu işleri dibe vuran, tekrar başka bir konuma konteynerini taşıma döneminde aşırı stresten beyin damarlarında tıkanıklık sonucu yoğun bakıma kaldırılan, bir çocuk sahibi 32 yaşında bir anne Eczacıdan bahsediyorum. Çok şükür ki şu an sağlığı daha iyi.
Buna benzer örnekler o kadar çok ki, son olarak vereceğim örnekte iki tane evli ve baba olmuş çocuk sahibi Eczacı meslektaşlarım, halen biri Adana’da, biri Mersin’de yaşıyor ve Eczanelerini halen hayata geçirebilmiş değiller. Sebebi ise malumunuz ekonomik sebepler. Şimdi müsaadenizle biraz zamanınızı alarak sizlere kısa bir video izletmek istiyorum.

İşte Hatay’ın Eczacılarından bazı son örnekler verdim sizlere. Muğla’da daha önce yaptığım konuşmamda dile getirdim, Ankara’da olağan genel kurulda dile getirdim, çok mu zor kamu için bu meslektaşlarımıza imtiyaz tanınması. Ben biliyorum, bakınız örnek veriyorum sizlere, Ankara’da Etlik Şehir Hastanesinde Eczacı kadrosu 100 iken 80 Eczacı görevde, çok mu zor bu meslektaşlarımıza imtiyaz tanınıp atanması, bakınız bu meslektaşlarımın Evleri, iş yerleri, hepsi yıkıldı, evinden bir çöp, bir kıyafet, Eczanelerinden bir kalem kurtaramadılar. Örnek verdiğim hastaneden öte, neredeyse Türkiye’nin dört bir yanında ki tüm hastanelerde Eczacı kadroları dolu değil. Bizler torpil istemiyoruz, Eczacıyı yaşatmak istiyoruz.

Değerli meslektaşlarım;
Bölgemizde diğer yaşadığımız en önemli sorunlardan biri de ötelenen SSK primleri ve vergi borçları. Deprem sonrası mücbir sebep tespit edilen ilçelerimizde faaliyette bulunan Eczaneler için ötelenen bu borçların taksitlendirilmesi veya belli bir tarihte top yekün tahsil edilmesi bizler için çözüm olmayacak. Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyetinden talebimiz, bir an önce Maliye Bakanlığı yetkilileri ile görüşmek gerekiyor. Geçmiş zamanda Van depreminde örnekleri var. Esnafın vergi borçları af kapsamına alındı. Bizler için de aynı durum uygulanmalı. Bu borçların ötelenmesi veya taksitlendirilme yapılmasının hiç kimseye faydası olmaz.

Değerli meslektaşlarım;
Herhalde Türkiye’de Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile imzalanan protokol kapsamında sözleşme yapan Eczane sayısı oranı ile Hatay olarak ülkemizde ilk sıradayızdır. İlimizde mevcut Eczanelerin yaklaşık % 70  inin Göç İdaresi ile sözleşmesi var. Haliyle de bu protokole ilişkin en fazla sorun yaşayan bölge bizim bölgemiz. Merkez Heyetimizin, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile imzalayacakları yeni dönem protokol kapsamına mutlaka reçete bedellerinin ödenme vadelerinin netleştirmesi gerekli. 21. Yüzyılda kamu kurumları arasında bu denli ilerleyen teknolojik gelişmeler neticesinde kamuda belirginleşen kurumlar arası entegrasyon, haliyle ilerlemişken bizlerden halen “vergi borcu yoktur” yazıları talep etmenin anlamı olmadığını düşünüyoruz. Daha önce Başkanlar Danışma Toplantısında da ifade ettiğim gibi artık Kan Ürünü kapsamında ki ilaçların da SGK ödemelerinde olduğu gibi öncelikli vade ile Eczanelere ödenmesi hususunun da protokole giydirilmesi talebimizi bir kez daha ifade edeyim.

Değerli meslektaşlarım;
Biz Hatay Eczacı Odası olarak bünyemizde  bulunan birçok üyemizin maalesef deprem sonrası mesleğini bırakma noktasına geldiğini gördük. Pek çoğu Eczanelerinin ruhsatlarını devretti. Uzun zamandan beri bu tip üyelerimizin yaşadığı sıkıntılar var. Eczacı Odalarımız arasında bu üyelerimizin ruhsat devir süreçlerinde uygulamada bir standart eksikliği söz konusu. Kimi odamız bu tip ruhsat nakil ve devirlerinde meslekte 30-40 yıl emek vermiş meslektaşlarımıza muvazaa kararı çıkarmak sureti ile süreci yürütmektedir.Deprem sonrası özellikle Gaziantep Eczacı Odası Başkanımız ve yönetim kuruluna ayrıca bir teşekkür paragrafı açmak istiyorum. Depremzede üyelerimize bu bağlamda çok yardımcı olmuşlardır. Bugün itibari ile de birçok oda ruhsat devirlerinde üyeler arası geçişe karşı duruş sergiliyorlar. Ancak zaman zaman bu duruşun birer, ikişer sayıda delindiğini de işitiyorum. Değerli arkadaşlar burada bir standart olmalı, yasamıza bağlı “Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yönetmelik” içerisine bu durum ile ilgili net ibareler eklenmelidir. Yoksa alttan gelen akın akın yardımcı Eczacılar için daha kaotik bir durum oluşacaktır. Evet tabi ki yardımcı Eczacı adayları bu kuralları bilerek okudular Fakültelerini. Ancak bu gelişmeler ilerleyen zamanlarda meslek içi huzurumuzu bozacaktır diye düşünüyorum. Merkez Heyetimiz bu bağlamda çözüm önerileri üretmelidir. 

Değerli meslektaşlarım;

Eczanelerimizi bekleyen en büyük tehditlerden biri de 90 gün vadeli ilaçlar. Bakınız ekranda da görsel örneğini verdiğim bu tabloda ki ürünler Eczanelerimize 90 gün vade ile fatura edilmekte, ancak ilaç sanayi Ecza depolarına ve kooperatiflerimize 60 gün vade ile ödeme talep etmektedir. Bu durumda kooperatiflerimizin dayanma gücü gün geçtikçe azalıyor. Türk Eczacıları Birliği ivedi bir şekilde ilaç sanayi yetkilileri ile görüşmeli, Ecza Depoları tarafından düşürülen iskontoların önüne geçip çözüm üretmelidir. 

Sorunlarımız dağ gibi yığılmış iken kamuda görev yapan meslektaşlarımızın sorunları da göz ardı edilemez. Maaş mesleki katsayıları halen 1,2 üzerinden hesaplanıyor. Bu oran hekimlere yakın hesaplanmalı, en az 2 olacak şekilde çalışma yapmamız gerekiyor. Teşvik ödemelerinde stratejik personel havuzuna dahil edilmek istiyor kamuda ki meslektaşlarımız. Onların bu isteklerini yerine getirmek için gerekli girişimleri yapmamız gerekiyor. Biliyorsunuz Hatay büyük deprem felaketi sonrası gelişmişlik durumu dibe vurmuş durumda. Ve kamuda görev yapan meslektaşlarımızın katsayısı ilginçtir ki dolaylı olarak Sanayi Bakanlığı tarafından belirleniyor. Çünkü bir coğrafi bölgenin gelişmişlik katsayısını belirleyen kurum Sanayi Bakanlığı. Hatay’ın son fiziki koşulları göz önünde bulundurularak yeniden bu katsayının yükseltilerek düzenlenmesi, kamu Eczacılarına yansıtılması en büyük taleplerimizden biri.

Değerli meslektaşlarım;
Biz eczacılar insanlığa şifa dağıtmak için çalışıyoruz. İlaç hizmetinin aksamaması için ülkemizin her tarafında halkımızın kesintisiz sağlık danışmanı oluyoruz. Sağlık sektörünün vazgeçilmez unsurlarıyız. Toplumda kıymetli yerimizi bilmeli ve bu değerlere sahip çıkmalıyız. Bizler insanlığa şifa verirken, aynı zamanda mutluluk aşılıyoruz. Çünkü sağlıklı insan keyifli olur, mutlu olur. Kendinizden pay biçin, hasta olduğunuzda neşeniz kalmaz, mutsuz olursunuz. İşte değerli meslektaşlarım, Eczacı aynı zamanda gittiği yere sağlık götüren, dolayısıyla şifa, mutluluk götüren insanlardır. Ben buna inanıyorum. Eczacısız bir dünya düşünemiyorum. 
Eczacılar olarak yaşama enerji katıyoruz. “Eczacı varsa hayat var” diyoruz. Her zaman söylüyorum,  hayat çok kısa diye vurgu yapıyorum. İşte bu kısacık yaşamda Birlik içerisinde birlikte olup, birbirimizi kırmamamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Hayata dair Diyarbakır’lı büyük şair Cahit Sıtkı Tarancı otuz beş yaş şiirinde öyle güzel vurgulamış ki; 
“Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.” diyor ünlü edebiyatçı. İşte bu bilinçle hareket etmeliyiz.

Değerli meslektaşlarım;
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü ile konuşmamı sonlandırmak istiyorum. “Hayatta tam mutluluk ve esenlik ancak gelecek kuşakların şerefi, varlığı, esenliği için çalışmakta bulunabilir” diyor büyük deha. İşte bu duygu ve düşüncelerle Atatürk’ün sözü doğrultusunda mutlu bireyler, mutlu bir toplum ve mutlu bir Eczacılık için şerefimizle çalışmaya devam edeceğiz. Esenlikle kalın, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum…

11 Haziran 2024 - Okunma Sayısı : 167