TEB 44.Dönem 2.Bölgeler arası Toplantı Konuşması

Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyetinin Değerli Başkanı ve üyeleri,

Türk Eczacıları Birliği Denetleme Kurulunun Değerli Başkanı ve üyeleri,

Türk Eczacıları Birliği Haysiyet Kurulunun Değerli üyeleri,

İzmir Eczacı Odamızın değerli Başkanı ve yöneticileri,

Eczacı Odalarımızın kıymetli Başkanları ve yöneticileri,

Çok değerli meslektaşlarım, hepinizi şahsım ve Hatay Eczacı Odası adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

 

Değerli meslektaşlarım;

İzmir’deyiz, burada olmaktan çok mutlu ve gururlu olduğumu ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum. Neden gururluyum diye sorarsanız, böylesine güzide, tarihi bir vilayetin Türkiye’mize ait olması paha biçilemez. Yaklaşık 5000 yıllık bir tarihi var. İstiklal Savaşı döneminde olağanüstü milli direniş göstermiş olan İzmir, bence Cumhuriyetin sembol bir kenti. Büyük önder, ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile özdeşleşmiş bir şehir. Atatürk’ü bağrına basmış bir şehir. İşte bu yüzden hem gururlu, hem de mutluyum. 10.Kasım’a bir gün kala büyük önderin 86. ölüm yıldönümünde onu unutmak mümkün değil. Büyük deha Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinin izinde, Türkiye’mizi çağdaş medeniyetler seviyesine getirmek için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Atatürk’ün kurduğu laik, demokratik, çağdaş bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. Ölümünün üzerinden 86 yıl geçtiği halde, onun aziz hatırasını bu ülkeden kimsenin silemeyeceği, onun ismini unutturmak isteyenlerin başarılı olamayacağı anlaşılmıştır. Rahmetle, minnetle anıyoruz, ruhu şad, mekanı cennet olsun.

 

Değerli meslektaşlarım;

Öncelikle bazı değerleri hatırlatmakta fayda olduğunu, bu değerlerin bilincine varmak gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bu değer bizim değerimiz Türk Eczacıları Birliği.

Türk Eczacıları Birliği, Eczacılık Mesleğinin kalbidir. 

Türk Eczacıları Birliği, Türkiye’de Eczacının haklarının savunucusudur. 

Türk Eczacıları Birliği, Eczacılık ilkelerinin demokratik bir anlayışla şeffaf olarak yönetilmesi gereğinin teminatıdır.

Türk Eczacıları Birliği, 56 Eczacı Odasının delegelerinin hür iradesinin tecellisidir.

Türk Eczacıları Birliği, akademik meslek örgütleri arasında etik ve adil bir şekilde, toplumun ahlaki değerlerini koruyarak hem Eczacıya, hem her bir vatandaşımıza hizmet ederek yönetilmelidir.

 

İşte merkez heyetimizin bu yönde yönetim sergilediğinden şüphemiz yoktur. Bizler Eczacı olarak sadece Eczacılık mesleğine hizmet etmemeliyiz. Eczacılık dışında da Türkiye Cumhuriyetinin, Türk toplumunun feraha ermesi için yaşamalı, yaşatmalıyız. Toplumsal değerlere sahip çıkıp, ahlaki değerleri yüksek, fikri hür, irfanı hür nesiller yetişmesi için uğraş vermeliyiz. Bunları neden söylüyorum ? Çünkü topluma, insanlığa faydalı olursak, ahlaki değerleri yüksek insanlar olursak, ve bu değerleri yeni doğmuş bir bebekten, en yaşlı insanımıza kadar aşılarsak, işte o zaman bebekler ölmez, sağlıkta şiddet olmaz, çocuğa şiddet olmaz, kadına şiddet olmaz, savaşlar olmaz. Güvenli, huzurlu ve sağlıklı bir dünyada yaşarız. 21.Yüzyılda yaşadığımız şu günlerde, ülkemizde ve dünyada din, dil, ırk ayırımı yapmadan nasıl daha evrensel olabiliriz, nasıl daha modern olabiliriz, nasıl daha fazla özgürlüklerle dolu bir yaşam sürdürebiliriz, nasıl daha huzurlu ve refah koşullarda yaşayabiliriz diye düşünmemiz, bunun için çabalamamız gerekirken, maalesef büyük bir üzüntü, endişe ve hayretler içerisinde ülkemizde ki çocuk ve kadın cinayetlerini, vahim olayları yaşıyoruz. Ortadoğu’da yaklaşık 1 yıldır süren insanlık dışı katliamları takip ediyoruz. İnsanın kanını donduran bu elim olayların devletimizin de girişimleriyle son bulmasını ümit ediyorum. 

Bu noktada biz ne yapabiliriz ? Bizler insanlığın terbiye, ahlak, saygı ve hoşgörü ile var olması için mücadele edebiliriz. Toplum için yetişecek her bir ferdin daha ahlaklı, daha terbiyeli, daha sağlıklı olabilmesi için çalışabiliriz. Tabi bunlar için okul eğitimi yetmez değerli meslektaşlarım. Aile eğitimi çok önemli, çünkü ilk eğitim orada başlıyor. Kendi çekirdek ailemizde ve içinde yaşadığımız toplumda her birer fert için uğraş vererek bu bağlamda sorumluluğumuzun bilincinde olmalıyız.

 

Sizlere ; 

06.02.2023 tarihinde asrın değil, asırların felaketini en derinden yaşayan, en büyük yaraları almış bir bölgenin, Mayıs.2023 ten beri görevde olan bir Eczacı Odasının yönetim kurulu başkanı olarak, ilimiz Hatay’da ve Türkiye’de yaşanan Eczacılık üzerine son gelişmelere dair bazı görüşlerimizi ortaya koymak, sizlere arz etmek istiyorum. 06.Şubat.2023 ten beri tam 21 ay geçti. Artık depremi konuşmak, bahsetmek istemiyordum. Ancak bazı Eczacı Odalarımızın Başkanları ve yöneticileri ile bulunduğum istişarelerde, “Hatay’ı merak ediyoruz” , “Hatay ne durumda ? “, “Hatay’da ki meslektaşlarımız nasıl ? “ diye soranlar oluyor. Sizlere çok kısa bir video hazırladık. Hatay’ın son durumunu özetleyen bir video. Bu videoda şantiyelere, Eczanelerimizin konteyner ve prefabrik yapılar içerisindeki hallerine dikkatinizi çekmek istiyorum. İzninizle çok kısa 3 dakika vaktinizi alacağım.

 

Değerli meslektaşlarım;

Biz inanın halen iyi değiliz, iyi olmak için, yaşadığımız büyük travmayı atlatmak için, yaralarımızı sarmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Daha önce sizlere aktardığım sahada yaşanan sorunlar devam ediyor. Yönetici olmamızın sorumluluğu ile pozitif atılımlar, çabalar sarf ediyoruz. İlk güne göre göze değer toparlanmaları, bu yönde hamleleri hayata geçirdik. Depremin yarattığı derin yaraları Birliğimizin ve sizlerin desteğiyle bir nebze olsun sardık. Buradan sonsuz teşekkürlerimi bir daha sunuyorum. Ancak iyileşme süreci henüz tamamlanmadı, sorunların halen var olduğunu bildirmek istiyorum. Depremden hemen sonra oda hizmet noktası olarak yaklaşık 8 ay konteynerden hizmet verdik. Şu an çok daha rantabl, çok daha verimli faaliyetleri hayata geçirebileceğimiz bir noktadan meslektaşlarımıza hizmet veriyoruz. Depremle beraber büyük yıkım yaşayan Hatay’da çok büyük bir bölge devletimiz tarafından rezerv alan ilan edilmiş durumda. Rezerv alan hayatımıza giren yeni bir tabir. Kentsel dönüşüm kapsamında zemin ve bina olarak yerleşime uygun olmayan riskli alan ilan edilen bölgeyi ifade ediyor. Bu bahsettiğimiz rezerv alanda her nokta inşaat şantiyesine dönüşmüş durumda. 

819 Eczacı üyemizin olduğu bölgemizde 534 Eczane faaliyet göstermekte olup, ne üzücü ki 135 Eczanemiz halen konteyner ve geçici prefabrik yapılardan hizmet vermekte. Konteynerden hizmet vermenin ne denli zor olduğunu yaşamayan bilemez. Diliyorum ki hiçbir meslektaşım böylesi bir zorunluluk ve mecburiyet altında kalmasın. Çünkü konteyner Eczacılığında, depremin üzerinden 21 ay geçmiş olsa da, halen elektrik, su, internet alt yapı sorunları yaşanıyor. Alt yapı olmadığı için meslektaşlarım taşıma sularla konteynerlerinin tankına su aktarıyor. Bölgede halen bazı meslektaşlarım konteynerlerine elektrik enerjisi alamıyor. Elektrik alabilenler ise bölgesel kesintilerde sorun yaşıyor. Jeneratör desteği ile işini yapmaya çalışsa da, bu destek sınırlı oluyor. Yazın 50 ‘C yi bulan sıcaklarda jeneratörler klimaları çalıştırmıyor. İşte bölgemizde faaliyette bulunan meslektaşlarımın bir kısmının sorunu bu yönde.

 

Değerli meslektaşlarım;

Türkiye’de yaşadığınız en önemli Eczacılık sorunu nedir diye sorduklarında, İlaç Fiyat Kararnamesi ( İFK ) diyorum. Her ne kadar 2022 yılında güncellenmiş olsa da, ülkemizde ekonominin enflasyonist ortamında olumsuz etkileri, ilaca yapılan Euro kuru ayarı üzerine yapılan zam, İFK baremleri nedeniyle Eczacıya zarar olarak dönüyor. İFK baremleri enflasyona endeksli her yıl güncellenmezse yapılan ilaç zammının ne kadar anlamsız olduğunu sizlerde biliyorsunuz. Bunu düzeltmenin güçlü Birliğimizle, güçlü lobi ile mümkün olabileceğine inanıyorum. SGK protokolünde kamuya yaptığımız iskonto hususunda Birliğimiz bir duruş sergilemeli artık. Kuruma sıfır iskonto yapmalıyız. Bu konuda daha da dik durmalıyız. Deprem bölgeleri için sıfır iskonto olmazsa olmazımız diye rest çekilmeli diye düşünüyorum. Oda Başkanlarımızın katıldığı son Başkanlar Danışma Kurulu toplantısında dile getirdim, bir kez daha buradan tekrarlıyorum. Türk Eczacıları Birliğimizin ortak aldığı eylemlilik kararı karşısında tüm Hatay olarak tam destek vereceğimizi ifade etmek istiyorum. SGK protokolü imzalanır imzalanmaz ivedi bir şekilde Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile protokol görüşmelerine başlamak gerekiyor. En son yapılan mevcut sözleşmede bulunan eksiklikler giderilmeli, sözleşmeyi imzalayan meslektaşlarımızın ödeme tahsilat günleri, fatura tarihine göre net bir biçimde şekillenmeli. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile anlaşması bulunan Eczanelerin yaşadığı sorunların giderilmesi noktasında, kurum ile görüşmeler esnasında Hatay Eczacı Odası mutlaka dahil edilmelidir.

 

Bölgemizde son zamanlarda aslında en büyük sorun yaşayan meslektaşlarımız yeni mezun Eczacılar. Yardımcı Eczacılığı yapamayan, veya yapsa da mesleğe atılamayan yeni mezun arkadaşlarımız. Her ne kadar Eczacılık Fakültelerinde eğitim verilirken, sayın Dekanlarımızdan, hocalarımızdan talep etsekte, yeni yetişen Eczacı adayları için Eczane dışında, sanayiye, akademisyenliğe, uzmanlığa teşvik edilmeli desekte, Türkiye’de değiştiremediğimiz bir Eczane Eczacılığı popülizmi var. Deprem sonrası Hatay’da 15 ilçemizin 7 si halen Sağlık Bakanlığının mücbir sebep tespiti kapsamında. Ve bu mücbir sebep tespiti kapsamında olan 7 ilçemizde faaliyette bulunan Eczanelerimizin yardımcı Eczacı çalıştırma zorunluluğu yok. Dolayısıyla Hataylı yeni mezun meslektaşlarımızın Hatay’da bir Eczaneye atanma ihtimali çok düşük. Çünkü bütün Hatay’da toplam faal olan 534 Eczanenin %70 i bu 7 ilçemizde. Diğer geri kalan 8 ilçemizde bulunan faal Eczanelerimiz bütün ilimizin %30 unu oluştururken, bunların arasında da yardımcı Eczacı çalıştırma zorunluluğu bulunan Eczane sayısı sadece 20. 

Değerli meslektaşlarım;

Bölgemizde Yardımcı Eczacı adaylarının atanması bu kadar zor iken, bir de 1 yıllık mecburi staj süreleri dolduktan sonra ruhsat devir alma süreçlerinde yaşadıkları zorluklar var. Biz de dahil ülkemizde tüm Eczacı Odaları ruhsat devirlerinde fazlasıyla tedbirli davranıyor. Eczane ruhsatı devirlerinde aşırı hassas davranıp, ülke genelinde aynı dosyalar üzerinde farklı, farklı dosyalara ilişkin paralel görüşler sergileyebiliyoruz. Açıkçası şahsen ben ve yönetim kurulum bu durumdan rahatsızız. Tüm Türkiye’de bu bağlamda standart bir duruş göstermediğimiz için bu durumdan şahsen ben çok rahatsızım. Rahatsız olduğum dosyalardan birine örnek verecek olursam, yaşı 80 civarında 50 yıl boyunca etik çalışmış bir meslek büyüğümüz, ruhsatını Hatay dışında devretmeye kalktığında muvazaa damgası ile etiketleniyor. Bakın “Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yönetmelik” 12.04.2014 tarihinde yayınlandığında, bu yönetmeliğin uygulanma amacı neydi. Meslekte emekli olmak isteyen Eczane Eczacısı meslektaşlarımız bir miktar emekli ikramiyesi alsın ve sahadan çekilsin. Amaç bu değil mi ? Ancak biz yöneticiler bu durumu daha zora sokarsak bu iş daha büyük bir kaosa dönüşecek. Bakın Türkiye’de sahip olduğumuz mesleğin kıymetini bilmeliyiz. Ruhsat devirlerinde birlikte hareket etmeliyiz. Gelecekte çıkmaz bir sokakta hapis kalmamalıyız. Günü kurtaran popülist yaklaşımlar içinde olmamalıyız. Hatay büyük bir deprem yaşadı, onlarca meslektaşım ülkemizin çeşitli coğrafyalarına taşındı. Birçok bölgeden beni arayan başkanım oldu. Bölgelerinize gelen Eczacıları benden sorguladınız. Örneğin Mersin Oda Başkanım bir gün beni aradı, falanca Eczacıyı sordu, ben de aman dikkat edin, bizim bölgemizde muvazaa girişimi vardı dedim. İşte bizler birbirimize bu şekilde, bu yönde yardımcı olmalıyız. Aman muvazaalı Eczacı benden gitsin, benim odam bundan kurtulsun zihniyeti olmamalı. Her Eczacı odası ruhsat devirlerinde, her dosya için farklı görüş sergilememeli, asgari düzeyde standartı oluşturmalı, ortak bakış açısını yakalamalıyız. Sayın merkez heyetimizden daha önce de istemiştim, bir an önce bu gündemle bir Başkanlar Danışma Toplantısı talep ediyorum, bu kürsüden bunu bir kez daha tekrarlıyorum. 

 

Değerli meslektaşlarım;

Bölgeler arası toplantılar çok kıymetli, ancak o kadar büyük sorunlarımız var ki, buradan 15-20 dakikada bunları aktarmak, sorunlarımıza çözüm üretmek için yeterli bir zaman dilimi değil. Daha uzun soluklu, daha verimli organizasyonlar türetmek gerek. Bunu da merkez heyetimizden istirham ediyorum.

 

Sözlerime son verirken, her zaman olduğu gibi, gönlümde hassasiyeti olan büyük lider Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözüne dikkatinizi çekmek istiyorum. 

“Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur.” diyor büyük önder. Yani bizler de kendimiz için değil, Birliğimiz için, Eczacılık için çalışmalıyız. 

İşte bu duygu ve düşünceler ile esenlikle kalın, hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

 

  

                                                       08.11.2024 

                                                            İzmir

17 Kasım 2024 - Okunma Sayısı : 21